one who is confined in a prison

listen to the pronunciation of one who is confined in a prison
English - Turkish

Definition of one who is confined in a prison in English Turkish dictionary

prisoner
tutuklu

Tom hâlâ bir tutuklu. - Tom is still a prisoner.

Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi. - The prisoner asked to be released early.

prisoner
tutsak

Grant, 14.000 tutsak aldı. - Grant took 14,000 prisoners.

Kendinizi benim tutsaklarım olarak düşünün. - Consider yourselves my prisoners.

prisoner
{i} esir

Onlar esir alındılar. - They were taken prisoner.

Tom bir yerde esir tutuluyor. - Tom is being held prisoner somewhere.

prisoner
(Kanun) mevkuf
prisoner
{i} mahpus

Tom bir yerde mahpus tutuluyor. - Tom is being held prisoner somewhere.

prisoner
{i} tutuklu, mahkûm, mahpus: political prisoner siyasi tutuklu
prisoner
{i} hükümlü

O bir hükümlüye işkence etti. - He tortured a prisoner.

Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı. - The prison guard made every prisoner write a novel.

prisoner
(Askeri) MAHPUS: Şahsi hürriyetinden mahrum edilen kimse; bir cezaevine konulan veya nezaret altına alınan ve münasip yetkili tarafından serbest bırakılmayan kimse
English - English
prisoner
one who is confined in a prison

    Hyphenation

    one who I·s con·fined in a pris·on

    Turkish pronunciation

    hwʌn hu îz kınfaynd în ı prîzın

    Pronunciation

    /ˈhwən ˈho͞o əz kənˈfīnd ən ə ˈprəzən/ /ˈhwʌn ˈhuː ɪz kənˈfaɪnd ɪn ə ˈprɪzən/
Favorites