Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Tom ufak yaralar aldı.
- Tom received minor injuries.
Tom ufak bir kazaya karıştı.
- Tom was involved in a minor accident.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Giremezsin, çünkü sen bir küçüksün.
- Because you're a minor, you can't enter.
Reşit olmayanlar buraya giremez.
- Minors can't come in here.
Almanya'da 18 yaşından küçükseniz reşit olmayan bir kimsesinizdir.
- In Germany you're a minor if you're younger than 18 years old.