one time; at one point in time; in the past

listen to the pronunciation of one time; at one point in time; in the past
English - Turkish

Definition of one time; at one point in time; in the past in English Turkish dictionary

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be two places at once.

Bir keresinde babanla karşılaştım. - I met your father once.

once
birdenbire

Her şey birdenbire oldu. - Everything happened all at once.

Birdenbire, o konuştu. - All at once, he spoke out.

once
bir defa

Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma. - Don't try to do all these things at once.

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım. - I met him once when I was a student.

O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için. - That dispute has been settled once and for all.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz. - He doesn't behave himself once he's drunk.

Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler. - People rarely come to see you once you are retired.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
English - English
once
one time; at one point in time; in the past
Favorites