İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
- The two brothers smiled at each other.
İki köy birbirine bitişiktir.
- The two villages adjoin each other.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Birbirinizi tanıyor musunuz?
- Do you know each other?
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
- We parted, never to see each other again.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.