İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
- The two brothers smiled at each other.
İki leydi birbirine gülümsedi.
- The two ladies smiled at each other.
Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Japan and China differ from each other in many ways.
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
- These two lines cut across each other at right angles.
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
John ve Mary birbirini seviyordu.
- John and Mary loved each other.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Ne zaman tekrar birbirimizi görebiliriz?
- When can we see each other again?