one's relative state or experience; way, manner

listen to the pronunciation of one's relative state or experience; way, manner
English - Turkish

Definition of one's relative state or experience; way, manner in English Turkish dictionary

degree
{i} derece

Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor. - The thermometer reads three degrees below zero.

Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece. - It is ten degrees below zero now.

degree
{i} rütbe

Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi. - His grandfather was a soldier of high degree.

degree
{i} aşama
degree
{i} diploma

Diplomanı nerede aldın? - Where did you get your degree?

Senin bir mezuniyet diploman var. - You have a bachelor's degree.

degree
{i} ünvan
degree
{i} lisans

O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. - He has a master's degree in mathematics.

İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir. - Master's degrees in Britain are not very common.

degree
sıcaklıkölçer
degree
düzey
degree
kademe
degree
öğrenim derecesi
degree
derece derece
degree
by degrees yavaş yavaş
degree
(isim) derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, karşılaştırmalı üstünlük derecesi [dilb.]; aşama, evre; sıralı notalar
degree
{i} evre
degree
{i} fiz., (Geometri) derece
degree
üstünlük dere
degree
degree of latitudeparalel derecesi degree of longitude meridyen derecesi
degree
comparative degree mukayese derecesi
degree
{i} karşılaştırmalı üstünlük derecesi [dilb.]
degree
{i} derece, basamak, aşama, rütbe, mertebe
English - English
degree

If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.

one's relative state or experience; way, manner
Favorites