onar

listen to the pronunciation of onar
Turkish - English
{f} mend

I want to mend this watch. - Bu saati onarmak istiyorum.

Tom is still trying to mend fences. - Tom hâlâ çitleri onarmaya çalışıyor.

{f} repaired

About how much would it cost to have this chair repaired? - Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?

This broken vase cannot be repaired. - Bu kırık vazo onarılamaz.

{f} mending

These new shoes already want mending. - Bu yeni ayakkabılar şimdiden onarım istiyor.

My socks are in need of mending. - Çoraplarımın onarıma ihtiyacı var.

{f} fixed

He fixed the broken table. - O kırık masayı onardı.

I've fixed the radio for him. - Onun için radyoyu onardım.

fix

My bicycle needs fixing. - Bisikletimin onarılmaya ihtiyâcı var.

Tom can fix the heater. - Tom ısıtıcıyı onarabilir.

recondition
{f} repair

After his knee repair, he could walk without pain. - Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.

This car needs repairing. - Bu arabanın onarıma ihtiyacı var.

onar onar
in tens
onar onar
in groups of ten each, ten at a time, in tens