Yanımda çok param yok.
- I don't have much money on me.
Yanımdaki bütün parayı Tom'a verdim.
- I gave Tom all the money I had on me.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Onlar onun üzerinde çalışıyorlar.
- They're working on it.
beers on me - biralar benden.
... But I suppose if I can broaden it and say, would you have ...
... one, how did you decide that I'm definitely going to do that? ...