Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Kayakları arabanın üstüne koydu.
- He put the skis on top of the car.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Tepenin üstünde bir mahzen kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.
- A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.
Ne zaman bir dağın tepesinde olsam kendimi minnettar hissediyorum.
- Whenever I'm on top of a mountain, I feel grateful.
Sen çan eğrisinin tepesindesin.
- You're on top of the bell curve.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.