Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
- A house is built on top of a solid foundation of cement.
Tom silahını buzdolabının üstündeki kurabiye kavanozuna sakladı.
- Tom hid the gun in the cookie jar on top of the refrigerator.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Sen çan eğrisinin tepesindesin.
- You're on top of the bell curve.
Ne zaman bir dağın tepesinde olsam kendimi minnettar hissediyorum.
- Whenever I'm on top of a mountain, I feel grateful.
Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz?
- May we always be on top and not at the bottom.
Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Kayakları arabanın üstüne koydu.
- He put the skis on top of the car.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.
At the end of the season, Manchester United came out on top.
... We at Google are working hard on top of these platforms. ...
... trillion tax cut on top of $2 trillion of additional spending for our military. And ...