Yanımdaki bütün parayı Tom'a verdim.
- I gave Tom all the money I had on me.
Mektup şimdi yanımda değil.
- I don't have the letter on me now.
Tom onu kendi başına yaptı.
- Tom did that on his own.
Tom şu anda kendi başına.
- Tom is on his own now.
Her gün onun üzerinde çalıştım.
- I worked on it day after day.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
beers on me - biralar benden.
... because the thing that Vivek is playing with his girls ...
... you know speaking about socially his ninety-six bathroom ...