on behalf of

listen to the pronunciation of on behalf of
English - Turkish
in adına
-in namına
-in yararına
tarafından

Bay Simon tarafından arıyorum sizi. - I'm calling you on behalf of Mr. Simon.

yerine tarafından
onun adına
yerine
temsilen
lehine
birinden yana
yararına
-in adına
adına

Şirketimizin adına bir konuşma yaptı. - He made a speech on behalf of our company.

Oğlumun adına size teşekkür ederim. - I thank you on behalf of my son.

namına
for
süresince

İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim. - I waited for the bus in the snow as long as two hours.

for
elverişli

Bu yer yüzmek için elverişli. - The place is convenient for swimming.

for
(Bilgisayar) bu öğe için
for
yoluna

Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom. - I hope it works out for you, Tom.

for
(bağlaç) dolayı, nedeniyle, çünkü, zira
for
karşılığında

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum. - In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.

for
yüzünden

O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır. - He was framed for murder.

Bir haftadır grip yüzünden yataktayım. - I've been laid up with flu for the last week.

for
şerefine
for
zarfında
for
-den dolayı
for
nedeniyle

Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu. - Our train stopped for five hours owing to the earthquake.

Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı ​​. - Between ourselves, he was dismissed for bribery.

on behalf
adına, birinin namına

şirket sözleşmelerinde ve bazı resmi işlemlerde sıkça rastanan bir terim. temsil durumunda, o kişi adına haraket ediliyor.

on of
Üzerine
for
{e} karşı

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız. - We must provide food and clothes for the victims.

for
{e} uygun

Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil. - This ship is not fit for an ocean voyage.

Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok. - No one doubts her fitness for the post.

for
{e} doğru

Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım. - If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.

Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik. - We've found him to be the right man for the job.

for
{e} yönünde
for
adına

O, onun adına konuştu. - She spoke up for him.

Babasının adına toplantıya katıldı. - He attended the meeting for his father.

for
namına
for
{e} için, -e
English - English
Speaking or acting for

On behalf of all those present, may I thank you for a well executed presentation.

under the auspices of, in the name of, with the knowledge of
in the name of
o/b/o
for

I will stand in for him.

on behalf of

    Hyphenation

    on be·half of

    Turkish pronunciation

    ôn bîhäf ıv

    Pronunciation

    /ˈôn bəˈhaf əv/ /ˈɔːn bɪˈhæf əv/

    Etymology

    [ 'on, 'än ] (preposition.) before 12th century. Middle English an, on, preposition and adverb, from Old English; akin to Old High German ana on, Greek ana up, on.

    Videos

    ... promised that I'd fight every single day on behalf of the American people and the middle ...
    ... of course our members, on behalf of our country, ...
Favorites