oluşturmak

listen to the pronunciation of oluşturmak
Turkish - English
form

Forming a cabinet is difficult. - Bir kabine oluşturmak zordur.

To form the plural in Esperanto, add a j to the singular. - Esperantoda çoğul oluşturmak için tekil isme j ekle.

constitute
create

Karlo has the ability to understand and create. - Karlo, anlamak ve oluşturmak yeteneğine sahiptir.

I'm looking for someone to create a website. - Web sitesi oluşturmak için birini arıyorum.

compose
generate
forge
carve out
make up

Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society. - İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır.

to have been maken,to form, to constitute
to form, to constitute, to compose, to make up
effectuate
to form, constitute
comprise
(deyim) bring into being
erect
put together
set off
(deyim) bring into existence
engender
build up
build
spawn
alay oluşturmak
regiment
ekip oluşturmak
team up
strateji oluşturmak
strategize
çıkıntı oluşturmak
project
bilinç oluşturmak
create awareness
bütün oluşturmak
(deyim) make up
dayanak oluşturmak
underpin
kuyruk oluşturmak
queue
oluş
presence
oluş
(Dilbilim) process
oluş
existence

The earth came into existence about five thousand million years ago. - Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.

Malaysia came into existence in 1957. - Malezya 1957'de oluştu.

oluşturma
(Bilgisayar) build

We need to build an app. - Bir uygulama oluşturmamız gerekiyor.

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory. - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

oluşturma
(Dilbilim) generate

With this module you can make the Enter key generate an event. - Bu modül ile Enter tuşunun bir olay oluşturmasını sağlayabilirsiniz.

oluşturma
(Bilgisayar) building

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory. - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

oluşturma
(Bilgisayar) created
oluşturma
(Bilgisayar) rendering
oluşturma
(Tıp) genesis
risk oluşturmak
risk
oluşturma
{i} generation
oluş
consist of

A compound word consist of two smaller words. - Bir bileşik kelime iki küçük kelimeden oluşur.

What should a healthy breakfast consist of? - Sağlıklı bir kahvaltı neyden oluşmalı.

oluş
compose of
oluş
being

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

oluş
comprise of
oluş
consist

Indonesia consists of many islands and two peninsulas. - Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

oluş
{f} comprised

Food is comprised of protein, carbohydrates, and fats. - Yiyecek, protein, karbonhidrat ve yağlardan oluşur.

The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland. - Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.

oluşturma
{i} composing
oluş
procession
kireç tabakası oluşturmak
fur
oluş
composed

All life is based on chemistry and all living things are composed of chemical compounds. - Tüm yaşam kimyaya dayalıdır ve yaşayan her şey kimyasal bileşiklerden oluşur.

The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical. - Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

siyasi taban oluşturmak
create a political base
alay oluşturmak
to regiment
alternatif oluşturmak
be an alternative to
birlik oluşturmak
(deyim) align oneself with
biçimini oluşturmak
contour
bütçe oluşturmak
set a budget
bütçe oluşturmak
set budget
bütçe oluşturmak
draw up budget
cümle oluşturmak
form a sentence
denge unsuru oluşturmak
equipoise
ekip oluşturmak
organize a team
fon oluşturmak
pool
grup oluşturmak
to group
halka oluşturmak
form a ring
hasar oluşturmak
do damage
hasar oluşturmak
inflict damage
istihdam oluşturmak
provide employment
istihdam oluşturmak
generate employment
istihdam oluşturmak
create employment
kadro oluşturmak
staff
kamuoyu oluşturmak
mold public opinion
kamuoyu oluşturmak
to mold public opinion
kamuoyu oluşturmak
mould public opinion
kartel oluşturmak
cartelize
kemer oluşturmak
cove
kontrast oluşturmak
be in relief against
kontrast oluşturmak
form a contrast
kontrast oluşturmak
stand out in silhouette against
kontrast oluşturmak
be silhouetted against
kontrast oluşturmak
stand out in relief
kontrast oluşturmak
be silhouetted
koza oluşturmak
cocoon
kuram oluşturmak
to theorize
kurul oluşturmak
establish a committee
kurul oluşturmak
form a committee
kurul oluşturmak
create a committee
kuyruk oluşturmak
(araba) tail back
kuyruk oluşturmak
to queue
köşe oluşturmak
corner
leke oluşturmak
maculate
liste oluşturmak
compile a list
liste oluşturmak
draw up a list
lobi oluşturmak
lobby

Lobbyists' job is to lobby - Lobicilerin işi lobi oluşturmaktır.

model oluşturmak
set a model
nefret oluşturmak
(deyim) breed bad blood
oluş
existence, being; genesis, formation
oluş
occurrence
oluş
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
oluş
consisted

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read. - Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words. - Goethe'nin kişisel sözcük dağarcığı neredeyse seksen bin sözcükten oluşuyordu.

oluş
becoming
oluşturma
formation, forming, constitution
oluşturma
formation
oluşturma
constitution
pamukçuk oluşturmak
canker
pazar oluşturmak
create a market
platform oluşturmak
form a platform
sinerji oluşturmak
bring synergy
strateji oluşturmak
strategise
sözlük oluşturmak
lexicalize
tarz oluşturmak
form a style
tehdit oluşturmak
impend
tekrar grup oluşturmak
regroup
temelini oluşturmak
underlie
tepe oluşturmak
hill
tezat oluşturmak
to contrast
tezat oluşturmak
contrast
toplumsal sınıfları oluşturmak
stratify
veritabanı oluşturmak
(Askeri) database generation
yeniden oluşturmak
to reconstitute, to regenerate
yeniden oluşturmak
revive
yeniden oluşturmak
reconstitute
yöntem oluşturmak
form a method
çizgiler oluşturmak
striate
çukur oluşturmak
dimple
çıkıntı oluşturmak
project, overhang
ön tarafı oluşturmak
front for
örnek oluşturmak
set a good example
örnek oluşturmak
exemplify
örnek oluşturmak
set a precedent
Turkish - Turkish
Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek
Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek: "Bu kahraman orduyu doğuran ve oluşturan bu millet var oldukça: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!"- B. Felek
yapılandırmak
oluş
Olmak eylemi ya da biçimi
oluş
Olmak işi veya biçimi, vuku
oluş
Oluşma, teşekkül, tekevvün
oluş
Olma işi veya biçimi, vuku
oluş
Bir durumdan öteki duruma geçiş
oluşturma
Oluşturmak işi
oluşturmak
Favorites