oluşturma

listen to the pronunciation of oluşturma
Turkish - English
Formation, forming, constitution
formation
constitution
generation
(Bilgisayar) build

We need to build an app. - Bir uygulama oluşturmamız gerekiyor.

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory. - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

(Dilbilim) generate

With this module you can make the Enter key generate an event. - Bu modül ile Enter tuşunun bir olay oluşturmasını sağlayabilirsiniz.

(Bilgisayar) building

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory. - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

(Bilgisayar) created
(Bilgisayar) rendering
(Tıp) genesis
{i} composing
oluşturmak
form

We came together to form a group. - Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.

Forming a cabinet is difficult. - Bir kabine oluşturmak zordur.

oluşturmak
{f} constitute
oluşturmak
{f} compose
oluşturmak
generate
oluşturmak
create

I'm looking for someone to create a website. - Web sitesi oluşturmak için birini arıyorum.

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

oluşturmak
comprise
oluşturmak
{i} make up

Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society. - İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır.

oluşturmak
forge
oluşturmak
carve out
oluşturmak
(deyim) bring into being
dizin oluşturma
(Bilgisayar) indexing
dizin oluşturma
(Bilgisayar) indexed
imge oluşturma
render
kavram oluşturma
concept formation
mektup oluşturma
(Bilgisayar) composing message
oluş
presence
oluş
(Dilbilim) process
oluş
existence

The earth came into existence about five thousand million years ago. - Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.

Malaysia came into existence in 1957. - Malezya 1957'de oluştu.

oluşturmak
erect
oluşturmak
put together
oluşturmak
set off
oluşturmak
(deyim) bring into existence
oluşturmak
engender
oluşturmak
build up
tekel oluşturma
corner
oluş
consist of

A compound word consist of two smaller words. - Bir bileşik kelime iki küçük kelimeden oluşur.

Genes consist of a specific sequence of DNA. - Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.

oluş
compose of
oluş
being

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

oluş
comprise of
oluş
consist

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

The central nervous system consists of four organs. - Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.

oluş
{f} comprised

Brazil is comprised of twenty-six states. - Brezilya yirmi altı eyaletten oluşur.

The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland. - Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.

oluşturmak
build
oluş
procession
altyapı oluşturma
infrastructuring
oluş
composed

All life is based on chemistry and all living things are composed of chemical compounds. - Tüm yaşam kimyaya dayalıdır ve yaşayan her şey kimyasal bileşiklerden oluşur.

The USA is composed of 50 states. - ABD 50 tane devletten oluşur.

oluşturmak
to have been maken,to form, to constitute
Oluşturmak
spawn
benzer şartları oluşturma
simulation
dizin oluşturma hatası
(Bilgisayar) failed to index
evrensel marka oluşturma
(Ticaret) global branding
kapasite oluşturma
(Hukuk) capacity building
kelime oluşturma
logomachy
lobi oluşturma
lobbying
okuma oluşturma
(Bilgisayar) read create
oluş
existence, being; genesis, formation
oluş
occurrence
oluş
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
oluş
consisted

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read. - Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

oluş
becoming
oluşturmak
to form, to constitute, to compose, to make up
oluşturmak
effectuate
oluşturmak
to form, constitute
polimer oluşturma
polymerization
profil oluşturma ekranı
(Bilgisayar) profiling display
tablo oluşturma
(Askeri) table generate
tekrar grup oluşturma
regroupment
zarf oluşturma
envelope creation
Turkish - Turkish
Oluşturmak işi
Oluşturmak
yapılandırmak
oluş
Olmak eylemi ya da biçimi
oluş
Olmak işi veya biçimi, vuku
oluş
Oluşma, teşekkül, tekevvün
oluş
Olma işi veya biçimi, vuku
oluş
Bir durumdan öteki duruma geçiş
oluşturmak
Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek
oluşturmak
Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek: "Bu kahraman orduyu doğuran ve oluşturan bu millet var oldukça: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!"- B. Felek