Malaysia came into existence in 1957.
- Malezya 1957'de oluştu.
The earth came into existence about five thousand million years ago.
- Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.
Genes consist of a specific sequence of DNA.
- Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.
A compound word consist of two smaller words.
- Bir bileşik kelime iki küçük kelimeden oluşur.
Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible.
- Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.
All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
- Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
The Esperanto alphabet consists of 28 letters: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.
- Esperanto alfabesi 28 harften oluşur: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.
The Beatles consisted of four musicians.
- The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.
My house is comprised of these four rooms.
- Benim evim bu dört odadan oluşur.
The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.
- Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.
The USA is composed of 50 states.
- ABD 50 tane devletten oluşur.
Air is mainly composed of nitrogen and oxygen.
- Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.
The audience consisted mainly of students.
- Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.
The patients in this study consisted of 30 males and 25 females.
- Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.