oluşan

listen to the pronunciation of oluşan
Turkish - English
composed

Economists predict that around the year 2060, the so-called Western world, composed of Europe and North America, will lose their dominant position in the global economy. - Ekonomistler 2060 yılı civarında, Avrupa ve Kuzey Amerika'dan oluşan sözde Batı dünyasının küresel ekonomideki egemen konumunu kaybedeceğini tahmin ediyorlar.

Jupiter is a planet principally composed of hydrogen and helium. - Jüpiter esas olarak hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegendir.

consisted
made up of
bitki artıklarının çürümesiyle oluşan gübre
compost
birçok parçadan oluşan
built-up
birçok parçalardan oluşan
composite
deride oluşan leke
blotch
deride oluşan siyah nokta
blackhead
gece oluşan
(Tıp) nocturnal
oluş
presence
oluş
(Dilbilim) process
oluş
existence

The earth came into existence about five thousand million years ago. - Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.

In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence. - 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.

oluş
consist of

Genes consist of a specific sequence of DNA. - Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.

Taxes consist of direct taxes and indirect ones. - Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.

oluş
compose of
oluş
being

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

oluş
comprise of
oluş
consist

The central nervous system consists of four organs. - Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.

The Beatles consisted of four musicians. - The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.

oluş
{f} comprised

Brazil is comprised of twenty-six states. - Brezilya yirmi altı eyaletten oluşur.

The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland. - Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.

oluş
procession
oluş
composed

A water molecule is composed by three atoms: two hydrogen and one oxygen. - Bir su molekülü üç atomdan oluşur: iki hidrojen ve bir oksijen.

The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical. - Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

alkol ve sudan oluşan içki
grog
alüvyondan oluşan arazi
alluvion
anne, baba ve çocuktan oluşan aile
nuclear family
anne, baba ve çocuktan oluşan aile
a mother and their children
anne, baba ve çocuktan oluşan aile
family unit consisting of a father
artıklardan oluşan
scrappy
ateşten oluşan
pyrogenous
ayakta oluşan çatlak
kibe
ağaçlardan oluşan çit
hedgerow
bağdokusundan oluşan kısım
stroma
baş harflerden oluşan sözcük
acronym
birden fazla birimden oluşan
(İnşaat) multi-unit
birkaç sözcükten oluşan ifade
phrase
birçok parçadan oluşan
built up
bitkilerden oluşan bahçe sınırı
herbaceous border
ceset çürürken oluşan amonyaklı sabun
adipocere
dalların bir araya gelmesiyle oluşan birlik
phylum
eski pirinç eşyada oluşan yeşil pas
patina
eğrilerden oluşan
curvilinear
halojenle oluşan tuz
haloid
hararetten oluşan cilt kızarıklığı
heat spot
heceden oluşan
syllabic
iki addan oluşan soyadı
double barreled name
iki parçadan oluşan şey
pair
isimlerden oluşan
substantival
kalan yemeklerden oluşan öğün
pickup
kalan yemeklerden oluşan öğün
pickup dinner
kalıtımla oluşan dış görünüş
phenotype
kendi kendine oluşan
autogenous
korneada oluşan beyaz leke
leucoma
küreciklerden oluşan
globular
madeni borulardan oluşan çalgı
chime
mektuplardan oluşan
epistolary
mobil istasyonlarında oluşan
(Havacılık) hi-fix
mobilyada eskidikçe oluşan perdah
patina
oluş
existence, being; genesis, formation
oluş
occurrence
oluş
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
oluş
consisted

Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words. - Goethe'nin kişisel sözcük dağarcığı neredeyse seksen bin sözcükten oluşuyordu.

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read. - Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

oluş
becoming
ortakyaşama ile oluşan
symbiotic
rüzgârdan oluşan
eolian
rüzgârdan oluşan
Aeolian
rüzgârla oluşan kar yığını
snowdrift
sabah oluşan
(Tıp) matutinal
sonucunda oluşan kayıp
(Ticaret) consequential loss
soğuktan el ve ayaklarda oluşan kızarıklık
chilblain
tamsayılardan oluşan
integral
tek kelimeden oluşan
monomial
topukta oluşan yarık
kibe
trafik tıkanıklığı nedeniyle oluşan kuyruk
tailback
tufan sonucu oluşan
diluvial
yara üzerinde oluşan zar
cicatrice
yarım tonlardan oluşan
chromatic
yağdan oluşan
fatty
yeryüzünde oluşan
epigene
yüz taneden oluşan grup
century
yüzde ve boyunda oluşan bir mantar
barber's itch
yüzer kütüklerden oluşan engel
boom
çubuklardan oluşan
bacilary
oluşan
Favorites