olaylı

listen to the pronunciation of olaylı
Turkish - English
{s} eventful
crowded
episodic
eventful, marked by unpleasant events
stirring
olay
event

You don't have to be very old to remember that event. - O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.

The event is still fresh in our memory. - Olay anımızda hâlâ tazedir.

olay
incident

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

The incident took place at midnight. - Olay gece yarısı gerçekleşti.

olaylı bir şekilde
evently
olaylı oyun
tank drama
olay
case

We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect. - Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.

He had nothing to do with the case. - Onun olayla bir ilgisi yoktu.

olay
(Nükleer Bilimler) phenomena

Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena. - Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.

A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature. - Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.

olay
{i} episode

It was an embarrassing episode. - Utanç verici bir olaydı.

olay
circumstance

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place. - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

olay
fact

That is an actual fact. - Bu gerçek bir olaydır.

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

olay
happening

You don't need to worry about that happening. - O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.

The story was full of marvelous happenings. - Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.

olay
experience

This experience has changed me. - Bu olay beni değiştirdi.

Tom had a similar experience. - Tom benzer bir olay yaşadı.

olay
chose
olay
event, occurrence
olay
apparition
olay
thing

If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more. - Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.

Try to see things as they really are. - Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.

olay
occurring
olay
accident

The police took some pictures of the scene of the accident. - Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

olay
bang
olay
business
olay
occasion

What's the big occasion today? - Bugünkü büyük olay nedir?

olay
occurrence

Needless to say, theft was a rare occurrence. - Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.

That occurrence is inevitable. - O olay kaçınılmazdır.

olay
phenomenon

Lightning is an electrical phenomenon. - Şimşek, elektriksel bir olaydır.

This phenomenon is being understood slowly. - Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.

olay
news event
olay
episodes
olay
the event
olay
unusual event, incident
olay
instance
olay
event, incident, case, fact, happening, occurrence; phenomenon
olay
scene

She described the scene in detail. - Olay yerini detaylı olarak tanımladı.

A crowd gathered at the scene. - Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

olay
affair

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

He expressed regret over the affair. - Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.

olay
contingent
English - English

Definition of olaylı in English English dictionary

olay
Palm leaves, prepared for being written upon with a style pointed with steel
Turkish - Turkish

Definition of olaylı in Turkish Turkish dictionary

OLAYLI
Olayı olan, olay çıkmış olan, hadiseli
Olay
fenomen
olay
Önemli tarihî olgu
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vak'a
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla."- N. Cumalı. Önemli tarihsel olgu
olay
(Osmanlı Dönemi) hâdise