The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
It is easy to be wise after the event.
- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
Years intervene between the two incidents.
- İki olay arasında yıllar geçer.
I'm going to investigate this case.
- Bu olayı araştıracağım.
He was involved in a murder case.
- O, bir cinayet olayına karıştı.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
- Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
The fact proves his honesty.
- Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
This is an actual happening.
- Bu gerçek bir olaydır.
I couldn't have predicted this happening.
- Ben bu olayı tahmin edemezdim.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
Try to see things as they really are.
- Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
Acid rain is not a natural phenomenon.
- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
A rainbow is a natural phenomenon.
- Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.