olayında

listen to the pronunciation of olayında
Turkish - English
(Konuşma Dili) in the case of
in the matter of, concerning, regarding
olay
event

The event is still fresh in our memory. - Olay anımızda hâlâ tazedir.

You don't have to be very old to remember that event. - O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.

olay
incident

He described the incident in detail. - O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.

Years intervene between the two incidents. - İki olay arasında yıllar geçer.

olay
case

He had nothing to do with the case. - Onun olayla bir ilgisi yoktu.

He was involved in a murder case. - O, bir cinayet olayına karıştı.

olay
(Nükleer Bilimler) phenomena

Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena. - Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.

The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge. - Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.

olay
{i} episode

It was an embarrassing episode. - Utanç verici bir olaydı.

olay
circumstance

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place. - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

olay
fact

Would you like to know the truth about this fact? - Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?

That is an actual fact. - Bu gerçek bir olaydır.

olay
happening

Tom doesn't need to worry about that happening. - Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.

This is an actual happening. - Bu gerçek bir olaydır.

olay
experience

This experience has changed me. - Bu olay beni değiştirdi.

This is Mary's first experience of a death in the family. - Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.

olay
chose
olay
event, occurrence
olay
apparition
olay
thing

Try to see things as they really are. - Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.

We see things differently, according to whether we are rich or poor. - Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.

olay
occurring
olay
accident

The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident. - İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

olay
bang
olay
business
olay
occasion

What's the big occasion today? - Bugünkü büyük olay nedir?

olay
occurrence

That occurrence is inevitable. - O olay kaçınılmazdır.

That is the common occurrence in Japan. - O, Japonya'da yaygın olaydır.

olay
phenomenon

Acid rain is not a natural phenomenon. - Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.

Lightning is an electrical phenomenon. - Şimşek, elektriksel bir olaydır.

olay
news event
olay
episodes
olay
the event
olay
unusual event, incident
olay
instance
olay
event, incident, case, fact, happening, occurrence; phenomenon
olay
scene

A crowd gathered at the scene. - Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

olay
affair

They are going to investigate the affair. - Onlar olayı araştıracak.

He expressed regret over the affair. - Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.

olay
contingent
English - English

Definition of olayında in English English dictionary

olay
Palm leaves, prepared for being written upon with a style pointed with steel
Turkish - Turkish

Definition of olayında in Turkish Turkish dictionary

Olay
fenomen
olay
Önemli tarihî olgu
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vak'a
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla."- N. Cumalı. Önemli tarihsel olgu
olay
(Osmanlı Dönemi) hâdise
olayında
Favorites