I knew exactly what was happening.
- Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
I don't exactly know what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.
It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
- Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Are you seriously thinking about becoming involved?
- Karışmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
William Penn was not born a Quaker.
- William Penn bir Kuveykır olarak doğmadı.
It's a tossup as to who will win; both teams are about the same in quality.
- Kimin kazanacağına gelince bir şanstır; her iki takım da kalite olarak aynıdır.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
Americans, in general, don't like to dress up.
- Amerikalılar, genel olarak, giyinip süslenmeyi sevmezler.
In general, wolves do not attack people.
- Genel olarak, kurtlar insanlara saldırmazlar.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
- Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
Generally speaking, Americans like coffee.
- Genel olarak, Amerikalılar kahveyi severler.
As a result, we play ball inside on rainy days.
- Sonuç olarak yağışlı günlerde içeride top oynarız.
The driver violated the traffic rules; as a result, he was fined.
- Sürücü trafik kurallarını çiğnedi, sonuç olarak da cezalandırıldı.
The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π.
- Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
- Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
What exactly are you doing?
- Tam olarak ne yapıyorsun?
Tatoeba.org, a language website, was shut down temporarily for maintenance.
- Bir dil web sitesi olan Tatoeba.org bakım için geçici olarak kapatıldı.
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
The door opened automatically.
- Kapı otomatik olarak açıldı.
Most elevators operate automatically.
- Birçok asansörler otomatik olarak çalışır.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
The most important book to learn a foreign language is, naturally, a dictionary.
- Bir yabancı dili öğrenmek için en önemli kitap, doğal olarak, bir sözlüktür.
Naturally he got angry.
- Doğal olarak sinirlendi.
I paid five dollars in addition.
- Ek olarak beş dolar ödedim.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
I don't quite understand what you are saying.
- Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
We are not quite satisfied with the result.
- Sonuçtan tam olarak memnun değiliz.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
- Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about going?
- Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
- Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Police think the fire was deliberately lit.
- Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
Tom didn't know for certain where he should go.
- Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
I don't know for certain when he will come.
- Ben onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
You're going to have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorunda olacaksın.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
I continually go to the market.
- Ben sürekli olarak pazara giderim.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
Women who claim to love Disney films are, in most cases, suffering mentally.
- Disney filmlerini sevdiğini iddia eden kadınlar, birçok durumda zihinsel olarak acı çekiyorlar.
You must be mentally exhausted.
- Zihinsel olarak yorgun olmalısın.
I'm never gonna intentionally get drunk.
- Ben asla kasıtlı olarak sarhoş olmayacağım.
Tom made this mistake intentionally.
- Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
Where did you find it? Somewhere in the forest. I couldn't say precisely.
- Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.
Tom knows exactly what to do.
- Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
Tom looked around nervously.
- Tom sinirli olarak etrafına baktı.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.