Tom yalan söylemekten hiçbir vicdan azabı çekmiyordu.
- Tom had no qualms about lying.
Tom Mary'ye yalan söylemeyi sürdüremedi.O sadece ona gerçeği söylemek zorunda olduğunu hissetti.
- Tom couldn't keep lying to Mary. He felt he just had to tell her the truth.
Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.
- I got tired of lying in bed all day.
Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.
- We can see wild animals lying in the grass.
Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti.
- Tom noticed a drunk lying in the street.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Kyoko is lying on the grass.
Uzanmadığını biliyorum.
- I know you're not lying.