Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.
- After he left, she started feeling uneasy.
O hiç gözükmedi, bu onu huzursuz etti.
- He did not appear at all, which made her very uneasy.
Tom hakkında biraz tedirgin hissediyorum.
- I feel a little uneasy about Tom.
Sami gerçekten tedirgin hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Haber bizi rahatsız ediyor.
- The news makes us uneasy.
Sami kendini gerçekten rahatsız hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Endişe verici bir sessizlik vardı.
- There was an uneasy silence.