O, zorunluluklarından dolayı artık gelemeyecek.
- He won't be able to come anymore due to his obligations.
Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.
- If one has the right to live, then one should also have the right to die. If not, then living is not a right, but an obligation.
Bu bilgiyi paylaşmak için herhangi bir zorunluluk altında değilsin.
- You are under no obligation whatsoever to share this information.
Ben sadece benim toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için partiye gittim.
- I only went to the party to fulfill my societal obligations.
Artık yükümlülüklerimi yerine getiremiyorum.
- I can no longer fulfill my obligations.
Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür.
- It is the obligation of every worker to pay taxes.
Tom yükümlülüklerini yerine getirmedi.
- Tom didn't fulfill his obligations.
... obligations and develop an illicit nuclear program that could be used for a nuclear weapon, ...
... because Iran has refused to live up to their obligations. It has nothing to do with the ...