It's supposed to rain tomorrow night, so let's leave our umbrellas until then.
- Yarın gece yağmur bekleniyor,öyleyse o zamana kadar şemsiyelerimizi bırakalım.
Until then, Tom had never seen Mary in jeans.
- O zamana kadar, Tom Mary'nin kot pantolon giydiğini hiç görmedi
By then, however, it was too late.
- Ancak, o zamana kadar, çok geçti.
I'll be back by then.
- O zamana kadar döneceğim.
They had been married for ten years by that time.
- Onlar o zamana kadar on yıl evliler.
By that time I'll have already left.
- O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
We'll just have to wait till then.
- Sadece o zamana kadar beklemek zorunda kalacağız.
The food supplies will not hold out till then.
- Gıda malzemeleri o zamana kadar dayanmaz.