His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
I don't know anything about her family.
- Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
The eye of a hurricane is its center.
- Bir kasırganın gözü onun merkezidir.
By 2030 twenty-one percent of its population will be over sixty-five.
- 2030'a kadar onun nüfusunun yüzde yirmi biri altmış beş yaşından büyük olacak.
My books are in Romanian; hers are in English.
- Benim kitaplarım Rumence, onunkiler ise İngilizce.
Tom told Mary that he didn't think it was a good idea for her to go jogging in the park by herself.
- Tom Mary'ye onun parkta tek başına yürüyüşe gitmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünmediğini söyledi.