Tom hasn't been all that successful.
- Tom o kadar çok başarılı değil.
Tom doesn't really like Mary all that much.
- Tom Mary'den gerçekten o kadar çok fazla hoşlanmıyor.
The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
- Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
The frost was such that the birds fell on the fly.
- Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
If he did not watch so much television, he would have more time for study.
- O kadar çok televizyon izlemeseydi, çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.