Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
- Shall we start the meeting now?
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Şimdilik bu kadar yeterli.
- That's enough for now.
O şimdilik yeterli olacaktır.
- That will be enough for now.
Hemen şimdi bir suşi bara gitmeye ne dersin?
- How about going to a sushi bar right now?
Lütfen hemen şimdi gel.
- Please come right now.
Bundan sonra dikkatli olmalısın.
- You must be careful from now on.
Tom bundan sonra daha dikkatli olacağını söylüyor.
- Tom says he'll be more careful from now on.
İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
- I have just now finished doing my English homework.
Erkek arkadaşın seni beklemekten usandı ve şimdi az önce gitti.
- Your boyfriend got tired of waiting for you and left just now.
Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.
- I've seen just now that the ambassador of Saudi Arabia has resigned.
Şu an itibariyle güzel güzel uyuyabileceğim.
- As of now I'll be able to sleep peacefully.
Tom şu ana kadar otuzun üzerinde olmalı.
- Tom must be over thirty by now.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
Bu şu an için işe yarar.
- This will do for now.
Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
- I want you focus on the here and now.
Sana şimdi yanıt veremem.
- I can't answer you here and now.
Sana burada ve şu anda cevap veremem.
- I can't answer you here and now.
Şimdi katıl ve tam bir yıl boyunca ödeme yapma.
- Join now and pay nothing for a whole year.
Annem şu anda çok meşgul.
- Mother is very busy just now.
Tom şu anda burada değil.
- Tom isn't here just now.
Tom'un bu aralar ne yaptığını bilmiyorum.
- I don't know what Tom does nowadays.
Bebek diş çıkarıyor bu aralar.
- The baby is growing teeth now.
Hatalı olduğumu şimdi anlıyorum.
- I see now that I was mistaken.
O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
- Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
Derhal gel ve beni gör.
- Come and see me right now.
Onu derhal yapacağım.
- I will do it right now.
Şu ana kadar şanslıydım.
- I have been lucky until now.
Üzgünüm, şu ana kadar yorumunuzu okumadım.
- Sorry, I didn't read your comment until now.
Şu ana kadar hiç yurt dışında bulunmadım.
- Up to now I've never been abroad.
Şu ana kadar sence kaç kitap okumuşsundur?
- Up to now, how many books do you think you've read?
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Tom ara sıra bizi ziyarete gelir.
- Tom comes to visit us every now and then.
O, ara sıra annesine yazar.
- He writes to his mother every now and then.
Artık bundan böyle bunu bu şekilde yapacağız.
- From now on, we'll do it this way.
Tom bundan böyle bunu bu şekilde yapacaktır.
- Tom will do that this way from now on.
Babam hemen şimdi dışarı çıktı.
- Dad just now went out.
Hemen şimdi sana geliyorum.
- I'm coming to you just now.
Tom'un şu anda Boston'da olmadığını duyuyorum.
- I hear that Tom isn't in Boston now.
Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.
- What I want now is not money, but time.
Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.
- What I want now is not money, but time.
Şu an uzun eteklerin modası geçmiştir.
- Long skirts are out of fashion now.
Ara sıra senden haber almama izin ver, verecek misin?
- Let me hear from you now and again, will you?
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Arada sırada birlikte alışverişe gittiler.
- Every now and then they went shopping together.
Ara sıra ata binmeyi severim.
- I like to ride a horse now and then.
O hâlâ ara sıra beni görmeye gelir.
- He still comes to see me now and then.
Madem ki Tom ve Mary ayrıldılar, ona çıkma teklif etmek için sorun yok.
- Now that Tom and Mary have broken up, it's probably OK to ask her out on a date.
Mary gittiği için, Tom daha mutlu.
- Tom is happier now that Mary has left.
Şimdiye kadar neredeydin?
- Where have you been until now?
Tom her zaman Fuji Dağı'na çıkmak istemişti fakat şimdiye kadar, bunu yapmak için zaman bulamamıştı.
- Tom had always wanted to climb Mt. Fuji, but until now, had not found the time to do so.
Onu hemen yapabilir miyim?
- May I do it right now?
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Artık ne isterlerse yapabilirler.
- From now on, they can do whatever they like.
Artık ne yapacağımı bilmiyorum.
- I don't know what to do from now on.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Now, now. Don't be rude.
Now, now, there's nothing to worry about.
That's enough for now, we can continue our conversation tomorrow.
I cannot be grasped in the here and now. For I reside just as much with the dead as with the unborn. Somewhat closer to the heart of creation than usual. But not nearly close enough.
Hamlet: How now! a rat? Dead, for a ducat, dead!.
I'll be coming just now.
I was talking to my friend on the phone just now.
The pudding was now ready to be served.
Now I am six.
Now, stop that Jimmy!.
We all want what is now best for our children.
I think this band's sound is very now.
Now all the children have grown up and left, the house is very quiet.
Radio 4's continuity announcer said at the end of the show: As many of you will have noticed, that edition of The Now Show wasn't very now. It was actually last week's programme. Our apologies for that..
We can play football now that the rain has stopped.
Now! Fire all we've got while the enemy is in reach!.
Now listen, we must do something about this.
countable, chiefly in phenomenology A particular instant in time, as perceived at that instant.
Call your mother now and then and let her know you care.
Alice: Now you're cooking!.
Bob: 'Now you're talking! ''.