Tom duvara ilan yapıştırdı.
- Tom posted the notice on the wall.
Yapmanız gereken üçüncü şey bu yeteneği geliştireceğinizin farkına varmak
- The third thing you have to do is develop this ability to notice.
Tom'un ölüm bildirimi bugünkü gazetedeydi.
- Tom's death notice was in today's paper.
Tom fiyat değişikliği hakkında bir bildirimde bulundu.
- Tom put up a notice about the change in price.
Tom bildirimsiz kovuldu.
- Tom was fired without notice.
Tom'un ölüm bildirimi bugünkü gazetedeydi.
- Tom's death notice was in today's paper.
Sonraki duyuruya kadar bekle.
- Wait until further notice.
Olay bir sonraki duyuruya kadar ertelendi.
- The event has been postponed until further notice.
O, uyarmadan ayrıldı.
- He quit without notice.
Odaya girdiğimi uyarmak için Tom ve Mary birbirlerine bağıramayacak kadar çok meşguldü.
- Tom and Mary were too busy yelling at each other to notice that I'd entered the room.
Bildirim kötü biçimde basıldı.
- The notice was badly printed.
O, duvara bir bildiri yapıştırdı.
- She pasted a notice on the wall.
Yönetici ekstra tatil hakkında bir genelge çıkardı.
- The manager put up a notice about the extra holiday.
Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
Onun geldiğine dair herhangi bir uyarı almadım.
- I haven't received any notice that she's coming.
E-postada bir uyarı geldi.
- A notice came in the mail.
O hiçbir zaman babasının söylediklerini önemsemez.
- He never takes any notice of what his father says.
Zeminde bir şey fark ettim ve ne olduğunu görmek için eğildim.
- I noticed something on the floor and bent down to see what it was.
Tom yerde bir şey fark etti ve ne olduğunu görmek için eğildi.
- Tom noticed something on the floor and bent down to see what it was.
Tahtaya bir not yapıştır.
- Stick a notice on the board.
Notu kapıya yapıştırdı.
- He pasted the notice on the door.
Holmes kimseye haber vermeden odadan dışarı çıktı.
- Holmes went out of the room without being noticed by anyone.
Tom, haber verilmeden görevden alındı .
- Tom was dismissed without notice.
Tom sahildeki bütün güzel kadınları fark etmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but notice all the beautiful women on the beach.
Acı içinde olduğunu fark etmekten kendimi alamadım.
- I couldn't help but notice that you're in pain.
Tom duvardaki kurşun deliklerini farketmedi.
- Tom didn't notice the bullet holes in the wall.
Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi.
- My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.
O, benim tavsiyemi dikkate almadı
- He took no notice of my advice.
Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
- I didn't notice the light turn red.
Tom Mary'nin dikkat etmediğini fark etti.
- Tom noticed Mary wasn't paying attention.
Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
- I didn't notice the light turn red.
Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
- I'll have to take that question on notice.
He took no notice of the changes, and went on as though nothing had happened.
So you punched out a window for ventilation. Was that before or after you noticed you were standing in a lake of gasoline?.
I gave notice at work that I will quit in two weeks.
I noticed that the dog hadn't barked the night of the murder.
... If you hadn't noticed, they have these crazy lights on them. And look at the shape of this ...
... So I have noticed that there's a difference. ...