O, takım elbisesinin içinde dikkat çekiciydi.
- He was conspicuous in his suit.
Bu çok dikkat çekici değil.
- It's too conspicuous.
Hummer limuzinleri göze çarpan tüketimin nihai sembolüdür.
- Hummer limousines are the ultimate symbol of conspicuous consumption.
Deney bariz bir hataydı.
- The experiment was a conspicuous failure.
Onun alnındaki yara bariz.
- The scar on his forehead is conspicuous.
He had a conspicuous lump on his forehead.