not wanting to take some action; unwilling, hesitant; uncertain

listen to the pronunciation of not wanting to take some action; unwilling, hesitant; uncertain
English - Turkish

Definition of not wanting to take some action; unwilling, hesitant; uncertain in English Turkish dictionary

reluctant
gönülsüz

Leyla'nın soyduğu evli erkekler, utanç yüzünden onu bildirmekte gönülsüzdüler. - The married men that Layla robbed were reluctant to report her because of the embarrassment.

Ona yardım etmek için gönülsüzüm. - I am reluctant to help him.

reluctant
{s} isteksiz

Çok uzun bir tatil birini tekrar işe başlamak için isteksiz yapar. - Too long a holiday makes one reluctant to start work again.

George o zor işi almaya isteksizdir. - George is reluctant to take on that difficult job.

reluctant
{s} ağırdan alan
reluctant
gönülsüzlükle
reluctant
rızasızlık
reluctant
gönülsüzlük
reluctant
tereddütlü
not to take
almamak
reluctant
istenmeden yapılan
reluctant
istemeyiş
reluctant
zorla yapılan
English - English
reluctant

She was reluctant to lend him the money.

not wanting to take some action; unwilling, hesitant; uncertain
Favorites