Tom Mary'ye mutlak gerçeği söyledi.
- Tom told Mary the absolute truth.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Onun mutlak gücü var.
- He has absolute power.
Tom Mary'ye mutlak gerçeği söyledi.
- Tom told Mary the absolute truth.
Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
- It is absolutely impossible to do so.
Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
- I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
Her şekilde, kesinlikle mükemmelsin.
- You're absolutely perfect, in every way.