O olası olmayan bir tesadüf.
- That's an improbable coincidence.
Açıklamanız inandırıcı olmayacak; o gerçek olamayacak kadar imkansız.
- Your explanation won't wash; it's too improbable to be true.
Pazartesi günü ofiste olması muhtemel tek kişi Tom.
- Tom is the only one likely to be in the office on Monday.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
Bu olasılık dışı görünüyor.
- This seems improbable.
O beklenmedik bir rastlantı.
- That is an improbable coincidence.
Olmak ya da olmamak; O büyük bir sorun.
- To be or not to be; That is a big question.
Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
- To be or not to be, that is the question.