Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
- There's nothing in here but a lot of useless junk.
İnkâr etmek yararsız olacaktı.
- Denial would have been useless.
Veri tamamen işe yaramaz.
- The data was completely useless.
İşe yaramaz şeyi atın.
- Leave out anything that is useless.
İnsanların söylemek istemediği şeyleri tercüme etmek faydasızdır.
- It's useless to translate things that people don't want to say.
Tom'un yeni aleti harika ama faydasız.
- Tom's new gadget is cool, but useless.
Makine çevirisi neden kullanışsızdır?
- Why is machine translation useless?
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.