Jackson, kaba bir adamdı.
- Jackson was a rough man.
Kaba kumaş çocuğun nazik cildini incitti.
- The rough material hurt the child's tender skin.
Deniz bugün oldukça dalgalı.
- The sea is pretty rough today.
Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.
- The little boat bobbed on the rough sea.
Fırtınalı denizlerde onu deniz tuttu.
- She become seasick in rough seas.
Kabaca seninle aynı yaştayım.
- I'm roughly the same age as you.
Tom'un sorunun nasıl çözüleceği hakkında kabaca bir fikri var.
- Tom has a rough idea about how to solve the problem.
Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
- The rough terrain checked the progress of the hikers.