Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.
- It was unfortunate that he lost his passport.
Evde şanssız bir kaza vardı.
- There was an unfortunate incident at home.
Şu şanssız insanlara acıdı.
- She sympathized with those unfortunate people.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.