not at all

listen to the pronunciation of not at all
English - Turkish
bir şey değil

Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil. - This is not at all what Tom expected.

önemli değil
Bir şey değil./Rica ederim
hiç

Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç. - Do you mind if I call on you sometime? No, not at all.

Ben hiç yorgun değilim. - I'm not at all tired.

hiç de değil

Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil - Do I annoy you? No, not at all.

''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.'' - Are you still mad at me? No, not at all.

sorun değil
zerre kadar
ne demek
hiç değil

Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın. - Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.

Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil. - Do you mind my smoking here? No, not at all.

Rica ederim!
estağfurullah
Bir şey değil!/Rica ederim! (Thank you! sözüne karşılık)
hiç, asla: "This house iş not at all suitable. - Bu ev hiç uygun değil."
Birşey değil! ; Rica ederim!
kesinlikle değil
hiç, asla. - This house iş not at all suitable. Bu ev hiç uygun değil
hiç problem değil
katiyen
asla

Asla hatalı değilsin. - You are not at all wrong.

rica ederim
hiç de
none
hiçbiri

Bu günlerden biri bu günlerden hiçbiri değil. - One of these days is none of these days.

Sınıf arkadaşlarımdan hiçbiri buraya yakın yaşamazlar. - None of my classmates live near here.

none
hiç

Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez. - None of the computers can continue to run with a burnt card.

Onlardan hiçbirinin kaza geçirmediğini umuyorum. - I hope that none of them got into an accident.

none
yok

Biraz tuz istedim fakat kavanozda hiç yoktu. - I wanted some salt, but there was none in the jar.

Sizinle bir ilgisi yok. - That's none of your business.

none
hiç kimse

Hiç kimse onu Tom'un yapabildiği kadar iyi yapamaz. - None can do it as good as Tom can.

Herkes için bir arkadaş hiç kimse için bir arkadaştır. - A friend to all is a friend to none.

none
hiçbirini

Onlar yolcu hanına girdi ve üçü masaya yerleşti fakat onlardan hiçbirinin iştahı yoktu. - They entered the inn and the three settled down at the table, but none of them had an appetite.

Dün televizyonda aynı saatte üç iyi film vardı. Ve onlardan hiçbirini görmedim. - Yesterday, there were three good films at the same time on the TV. And I saw none of them.

none
hiçbir zaman
none
hiçbir biçimde
not by a long sight
katiyen
not all
tamamı değil
nothing of the sort
tür şey
none
{z} hiçbiri, hiç kimse. z. hiç, asla, hiçbir biçimde
none
asla
none
hiç biri

Tom'un sınıf arkadaşlarından hiç birisi, onun babasının kim olduğunu bilmiyordu. - None of Tom's classmates knew who his father was.

Hiç biriniz kovulmayacaksınız. - None of you are going to be fired.

none
hiç bir suretle
not in the least
hiç

Sen hiç mutlu değilsin. - You are not in the least happy.

Uzun bir günün ardından yorgun olmalısın. Hayır, hiçbir şekilde. - You must be tired after a long day. No, not in the least.

not in the least
hiçbir şekilde
English - English
Used similarly to you're welcome, as a conventional reply to an expression of gratitude
Not

He's not at all friendly towards his ex-wife.

not one bit; on the contrary, vice versa
not in the least
nothing of the sort
not by a long sight
none

Now don't you worry none.

not at all
Favorites