Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
- Are you tired? No, not at all.
Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
- Do you mind my smoking here? No, not at all.
O hiç centilmen değil.
- He is not at all a gentleman.
O politikacının söylediği hiç gerçek değil.
- What that politician said is not at all true.
Asla hatalı değilsin.
- You are not at all wrong.
He quickly found that the new version of Windows is not all it's cracked up to be.
He's not at all friendly towards his ex-wife.
... something crazy we've made progress, not all the times ...
... And most of the things, most-- not all of the things-- but ...