She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
The man attacked her with the intention of killing her.
- Adam onu öldürmek niyeti ile ona saldırdı.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
She has no idea what I intend to do.
- Ne yapmaya niyet ettiğime dair bir fikri yok.
I intend to hammer this idea into the student's heads.
- Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim.
I would like to be viewed as well-intentioned.
- İyi niyetli olarak görünmek istiyorum.
She is saving her money with a view to taking a trip around the world.
- O, dünyada bir yolculuk yapma niyetiyle parasını tasarruf ediyor.
With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
He disclosed his intentions.
- O evlenme niyetini açıkladı.
He made his intentions clear.
- O evlenme niyetini açıkça ortaya koydu.
Tom didn't have the sense to come in out of the rain.
- Tom'un yağmurdan dolayı içeri gelmeye niyeti yoktu.
I doubt your good sense.
- İyi niyetinden şüpheliyim.
He was quite decided in his determination.
- O, niyetinde oldukça kararlıydı.