nimet

listen to the pronunciation of nimet
Turkish - English
(isim) Blessing

My children are a blessing. - Çocuklarım birer nimet.

You have my blessing. - Sen benim nimetime sahipsin.

boon
(Godsent) blessing
benediction
bread
bread, the staff of life; food
blessing; boon; food, bread
(a) kindness, (a) favor
benefaction
godsend
felicity
beklenmedik nimet
godsend
nimetler
blessings
Turkish - Turkish
Yiyecek, içecek, özellikle ekmek
Yararlanılan imkân
İyilik, lütuf, ihsan
İyilik, lütuf, ihsan: "Başımızdan gitmesi, ekşi suratından kurtulmamız da bir nimetti."- S. M. Alus
(Osmanlı Dönemi) Allah vergisi olan her hoşa giden şey; iyilik, ihsan, giyecek ve yiyecek gibi şeyler
Yiyecek içecek, özellikle ekmek
Yaşamak için gerekli her şey
Yaşamak için gerekli her şey: "Desem ki sen benim için hava kadar lazım / Ekmek kadar mübarek / Su gibi aziz bir şeysin / Nimetsin, nimettensin"- C. S. Tarancı
(Osmanlı Dönemi) KEFF
NİMET
(Hukuk) Yiiecek ve içecek; rızk; iyilik; ihsan
nimet hakkı
Yenilen, içilen şeyler üstüne yemin sözü
ademi nimet
(Osmanlı Dönemi) nimetsizlik. Nimetin yokluğu
nimet
Favorites