Tom, tanıştığım en hoş erkeklerden birisi.
- Tom's one of the nicest guys I've ever met.
Tom şimdiye kadar tanıştığım en hoş erkeklerden biri.
- Tom is one of the nicest guys I've ever met.
Tom gerçekten son derece sevimli.
- Tom is really awfully nice.
Noriko gerçekten sevimli bir kişi, değil mi?
- Noriko really is a nice person, isn't she?
Bunlar iki hoş resimdir.
- These are two nice pictures.
Romada hoş bir zaman geçiriyoruz.
- We are having a nice time in Rome.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Havanın güzel olacağını umuyorum.
- I hope it will be nice.
Leyla güzel bir şekilde giyindi.
- Layla dressed nicely.
O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil.
- That's not a very nicely asked question.
Tom gerçekten çok şirin.
- Tom is really very nice.
Tom gerçekten şirin bir adamdı.
- Tom was a really nice guy.
Bana karşı çok naziktin, ve ben gerçekten hoş bir yolculuk yaptım. Çok teşekkür ederim.
- You were so nice to me, and I had a really pleasant trip. Thanks so much.
Bana böylesine güzel bir hediye gönderdiğiniz için çok naziksiniz.
- It is very kind of you to send me such a nice present.
O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.
- He is very nice. He never speaks ill of others.
Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
- One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
Kavun, tatlı kokuyor ve tadı çok güzel.
- The melon smells sweet and tastes very nice.
O, tatlı genç bir adam oldu.
- He became a nice young man.
O, kibar genç bir adamla tanıştı.
- He met a nice young man.
O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.
- He is very nice. He never speaks ill of others.
Şu odadaki masa çok iyi.
- The table in that room is very nice.
Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
- It is lucky that the weather should be so nice.
Beni yolcu etmeye gelmeniz bir inceliktir.
- It's nice of you to see me off.
What is a nice person like you doing in a place like this?.
The soup is nice and hot.
A third-term senator holds a nice level of seniority.
Fermat believed he had a nice proof of his theorem.
Why it should have attained such longevity is a nice question.
He dresses real nice.
... And you wrote the nicest note to her. ...