I thank you very much for your kindness.
- Ben nezaketiniz için çok teşekkür ederim.
I will never forget your kindness so long as I live.
- Yaşadığım sürece nezaketini asla unutmayacağım.
What people call political correctness is in reality politeness.
- İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.
Virtue, perhaps, is nothing more than politeness of soul.
- Erdem, belki de sadece ruhun nezaketidir.
Your courtesy is appreciated.
- Nezaketiniz takdir edilmektedir.
I was impressed by Tom's courtesy.
- Tom'un nezaketinden etkilendim.
She answered him with cold civility.
- O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
She had the decency to apologize.
- Özür dileme nezaketi vardı.
Tom didn't have the decency to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul edecek nezakete sahip değildi.
Berây-ı nezaket kalkıp bayana yer verdim, oysa otobüste koltuklarına yaslanmış uyku numarası yapan hayli zıpır gibi genç vardı... (R. Ercan BİTİKÇİOĞLU'nun bir makalesinden).