The object flew away to the south, giving out flashes of light.
- Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
I think I'm objective.
- Nesnel olduğumu düşünüyorum.
Tom does not know the difference between a subject and an object.
- Tom özne ve nesne arasındaki farkı bilmez.
After ten months of very hard work, sometimes working through the night in an unheated dome, Clyde Tombaugh discovered an object he named Pluto.
- On aylık çok sıkı bir çalışmadan sonra, bazen ısıtılmamış bir kubbede gece boyunca çalışarak, Clyde Tombaugh Pluto adını verdiği bir nesne keşfetti.
Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.
- Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
There were various objects in the room.
- Odada çeşitli nesneler vardı.
English is an SVO language because the subject comes first, followed by the verb and then the object.
- İngilizce bir SVO dilidir, çünkü özne önce gelir, ardından fiil ve daha sonra nesne gelir.
Are we subjects or objects in this process?
- Bu süreçte biz özne miyiz, yoksa nesne miyiz?
Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.
- Uranus'un kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, onbir bilinen halkası vardır.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
I'm not good at classifying things.
- Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.