He lies as naturally as he breathes.
- Nefes alışı kadar doğal şekilde yalan söyler.
I used to dream about being able to breathe underwater.
- Su altında nefes alabilmenin hayalini kurardım.
There are some performances that leave one breathless.
- Birini nefes nefese bırakan bazı performanslar vardır.
He leaves you breathless.
- O seni nefes nefese bırakır.
Pneumonia causes difficulty in breathing.
- Zatürre nefes almada zorluğa neden olur.
He had trouble breathing.
- Nefes alma zorluğu vardı.
He has drawn his last breath.
- O son nefesini çekti.
What a splendid day! said Anne, drawing a long breath.
- Anne uzun bir nefes çekerek Ne muhteşem bir gün! dedi.
The dragon's fire breath burned Mario completely.
- Ejderhanın yangın nefesi Mario'yu tamamen yaktı.
The human voice is the most beautiful of all wind instruments.
- Nefesli enstrümanlar içinde en mükemmeli insan sesidir.
You look a little winded.
- Biraz nefesi kesilmiş görünüyorsun.