Bir bilgisayar şimdi mutlak bir ihtiyaçtır.
- A computer is an absolute necessity now.
Gereksinim icatın annesidir.
- Necessity is the mother of invention.
Amerika Birleşik Devletleri'nde otomobil bir lüks değil, bir gerekliliktir.
- In the United States the automobile is a necessity and not a luxury.
Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
- Art is not a luxury, but a necessity.
Karısı zorunluluktan dolayı işe başlamıştır.
- His wife has started to work out of necessity.
Zorunluluktan beyaz bir yalan söyledi.
- She told a white lie out of necessity.
Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
- Art is not a luxury, but a necessity.
Gereksinim icatın annesidir.
- Necessity is the mother of invention.
Zaruri olarak oraya gittim.
- I went there of necessity.
Zaruri olarak oraya gittim.
- I went there of necessity.
Love and compassion are necessities, not luxuries. Without them humanity cannot survive. - Tenzin Gyatso.
In Popperian terms, it demonstrates the necessitude of public debate.
Nietzsche, as I gather, regarded the slave-morality as having been invented and imposed on the world by slaves making a virtue of necessity and a religion of their servitude.
... I think it would happen anyway, just out of necessity. ...