Turkish - English
Definition of nakdî in Turkish English dictionary
- nakit
- cash
A ring and some cash are missing.
-Bir yüzük ve biraz nakit kayıpi
The bank will cash your fifty dollar check.
-Banka 50 dolarlık çekini nakite çevirecek.
- nakdi
- in cash
- nakdi ceza
- law fine
- nakdi kıymet
- cash value, monetary worth
- nakdi teminat law security given or possessed
- in the form of ready money
- nakdi yardım
- financial aid
- nakdi ödeme
- (Ticaret) cash payment
- nakit
- {i} money
My father used to say that time is money.
-Babam vakit nakittir derdi.
An old proverb says that time is money.
-Eski bir atasözü zamanın nakit olduğunu söylüyor.
- nakit
- ready
- nakit
- ready cash
- nakit
- prompt
- nakdi
- (Ticaret) cash
Sami had seven dollars in cash.
-Sami'nin yedi dolar nakdi vardı.
- nakit
- (Ticaret) effective
- nakit
- groyne
- nakit
- (Politika, Siyaset,Ticaret) currency
- nakit
- ready money
- gayri nakdi
- non-cash
- nakit
- hard cash
- ayni veya nakdi olarak
- (Hukuk) in cash or in kind
- nakit
- ready money, cash
- nakit
- bankroll
- nakit
- hard money
- nakit
- liquidity
- nakit
- specie
- nakit
- the ready
- nakit
- in specie
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of nakdî in Turkish Turkish dictionary
- (Osmanlı Dönemi) Paraca, peşin para ile. Para ile alâkalı ve paraya müteallik
- nakdi
- Para ile ilgili, para bakımından, paraca, parasal
- nakdi ceza
- Para cezası
- nakdi kıymet
- Para bakımından değeri
- nakdi teminat
- Borcun ödeneceğine dair, alacaklıya parayla sağlanan güvence
- nakdi teminat
- Kredi kullanılması durumunda güvence olarak gösterilen nakit değer
- nakdi vergi
- Mal veya hizmet yerine para olarak ödenen vergi
- nakdi yardım
- Para olarak yapılan yardım
- NAKİT
- (Hukuk) Para; peşin para
- NAKİT
- (Osmanlı Dönemi) Dişi keklik
- Nakit
- (Osmanlı Dönemi) BALİŞ
- Nakit
- (Hukuk) NAKİD
- nakit
- Para, akçe: "Vakit nakittir."- Atasözü
- nakit
- Kullanılmaya hazır para
- nakit
- Para, akçe
- nakit
- Elde tutulan ve ödemelerde anında kullanılabilen para