Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
Bu olağan dışı bir hava.
- This is unusual weather.
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
- I didn't notice anything unusual.
Tom'un geç kalması anormal değil.
- It's not unusual for Tom to be late.
Leyla kendini biraz anormal hissediyordu.
- Layla was feeling a bit unusual.
Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Biz alışılmadık bir şey bulmadık.
- We didn't find anything unusual.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom oldukça olağandışı.
- Tom is pretty unusual.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
Solar eclipses continued to mystify ancient humans for thousands of years.