Baudelaire's poetry is magnificent.
- Baudelaire'in şiirleri muhteşemdir.
This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages.
- Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.
You did a splendid job.
- Muhteşem bir iş yaptın.
It would be splendid if we could go there, wouldn't it?
- Biz oraya gidebilsek muhteşem olurdu, değil mi?
I want to show you a spectacular view.
- Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.
Mt. Fuji looks spectacular at sunset.
- Fuji Dağı gün batımında muhteşem görünüyor.
You're looking gorgeous.
- Muhteşem görünüyorsun.
She's really gorgeous.
- O gerçekten muhteşem.
This is a superb idea.
- Bu muhteşem bir fikir.
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.
It is a stupendous project.
- Bu muhteşem bir proje.
We had a glorious time at the seaside.
- Biz deniz kenarında muhteşem bir zaman geçirdik.
This is certainly a glorious day.
- Gerçekten muhteşem bir gün.
Some Whites seek more imperial solutions.
- Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.
This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages.
- Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.
The Altamira cave is famous for its magnificent Paleolithic paintings.
- Altamira Mağarası muhteşem Paleolitik resimleriyle ünlüdür.
Tom had a really great time.
- Tom gerçekten muhteşem zaman geçirdi.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.