It was truly a miracle.
- O, gerçekten bir mucize idi.
It's a miracle he wasn't killed in the plane crash.
- Onun uçak kazasında ölmemiş olması bir mucize.
For children, this world is full of wonders and miracles.
- Çocuklar için, bu dünya harikalar ve mucizelerle doludur.
It's a wonder that she's still alive.
- Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.
Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
He miraculously survived.
- Mucize eseri olarak hayatta kaldı.
Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
He miraculously survived.
- Mucize eseri olarak hayatta kaldı.