Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Most young adults enjoy going out at night.
Pek çok genç İtalyan kızı zamanlarını ne yaparak geçiriyor?
- What do most young Italian girls spend their time doing?
Bugün pek çok okul kapalı.
- Most schools are closed today.
O, son derece nazik bir komşudur.
- She is a most gracious neighbor.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
- Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.
- Most were unable to read or write.
Bugün pek çok okul kapalı.
- Most schools are closed today.
O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
- If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
Çoğu takımyıldızı adlarını verdikleri yaratıklara ve karakterlere benzemez.
- Most constellations don't really resemble the creatures or characters they are named after.
O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.
- He can only pay twenty dollars at most.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
- The audience was mostly businessmen.
Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.
- Success depends mostly on effort.
Birçok Asyalının ortak dili İngilizce'dir.
- The common language of many Asians is English.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much you will become fat.
Ben görünce çok korktum.
- I was much frightened at the sight.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- He has many enemies in the political world.
Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom will most likely buy the red car.
Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
- Nowadays, if a boy doesn't lose his virginity by the age of 18, he'll most likely be traumatised.
Fakat bilhassa onun adının ne olduğunu merak ediyordu.
- But most of all he wondered what her name was.
Bilhassa matematikten nefret ediyorum.
- I hate math most of all.
İngilizcenin dünyada en yaygın dil olduğuna şüphem yok.
- I have no doubt English is the most common language in the world.
Dünyadaki en yaygın isim Muhammed'dir.
- The most common first name in the world is Mohammed.
Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu.
- Tom knew what Mary would most likely do.
Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
- Tom is the most evil person I have ever met.
Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
- In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, he'll come.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, she'll come.
Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
- Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
Yarışı büyük ihtimalle kimin kazanacağını düşünüyorsun?
- Who do you think is most likely to win the race?
Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
- I'll most likely win.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received a good many letters this morning.
Akvaryumda bir hayli nadir balık var.
- There are many rare fish at the aquarium.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Biz ondan çok şey bekliyoruz.
- We expect much of him.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
- This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
- It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
Birçoğumuz yorgunduk.
- Many of us were tired.
Onların birçoğu acıydı.
- Many of them were bitter.
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
- Many diseases result from poverty.
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Bir köpeğin kaç bacağı vardır?
- How many legs does a dog have?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.
Ağrı çoğunlukla geçti.
- The pain has mostly gone away.
Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Onun köpeği uysal olduğu kadar çok sadık değildir.
- Her dog is not so much faithful as tame.
Büyük bir köprü değildi.
- It wasn't much of a bridge.
Bütün bilmen gereken hemen hemen bu.
- That's pretty much all you need to know.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
- The patient is much the same as yesterday.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Burada iklim yılın büyük bölümünde sıcaktır.
- The climate here is warm for most of the year.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
The most I can offer for the house is $150,000.
This is a most unusual specimen.
Most want the best for their children.
This is the most important example.
The majority of them are decent people.
- Most of them are decent people.
Get that done most rikki-tik.
Then Christian heads Quinn off at the pass with a most muscular.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
They're mostly good people, although they have made a few mistakes.
She was to be their chosen visitor, she was to be for weeks under the same roof with the person whose society she mostly prized !.
There wasn't much people about that day.
From those to whom much has been given much is expected.
I don't have much money.
Does he get drunk much?.
... cars and nukes exist in a completely different regulatory framework to most of the other ...
... an auto worker fine-tune some the best most fuel-efficient cars in the world ...