more'n

listen to the pronunciation of more'n
English - Turkish

Definition of more'n in English Turkish dictionary

more
{s} daha fazla

Cüzdanımda daha fazla para yok. - I have no more money in my wallet.

Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per. - We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.

more and more
gitgide

Dünya gitgide artan bir hızla değişiyor. - The world is changing more and more quickly.

Avrupa'da kamusal alanın yokluğu gitgide daha fazla hissediliyor. - The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly.

more or less
aşağı yukarı

Tom ve Mary aşağı yukarı aynı bedendeler. - Tom and Mary are more or less the same size.

Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar. - Tom and Mary are more or less the same weight.

more
daha

Ben senden daha güzelim. - I am more beautiful than you.

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

more or less
az çok

Utanma. Telaffuzun az çok doğru. - Do not be shy. Your pronunciation is more or less correct.

Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi. - Tom was able to live a more or less normal life after the operation.

once more
bir kez daha

O onu bir kez daha deneyecek. - She'll try it once more.

Lütfen onu bir kez daha söyleyin. - Please say it once more.

once more
bir daha
more likely
olması daha muhtemel
more likely to
büyük bir olasılıkla
more recently
çok yakın geçmişte
more
(Bilgisayar) büyük

Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de. - My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.

Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi. - My grandmother gave me more than I wanted.

more
-den daha
more
(Bilgisayar) yardım

Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz. - In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker.

Mary annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi. - Mary promised her mother that she would help her more often.

more
(Bilgisayar) diğer

Sarışınlar diğer saç rengine sahip kadınlardan % 7 daha fazla kazanırlar. - Blondes earn 7% more than women with any other hair color.

Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler. - The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.

more
töre

300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler. - More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.

more
(Bilgisayar) ek bilgi
more
ziyade

Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer. - More people get into trouble for things they say rather than for what they do.

Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi. - The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.

more
(Bilgisayar) tüm seçenekler
more
-den daha çok
more
(Bilgisayar) tüm

Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir. - All languages are equal, but English is more equal than the others.

Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum. - I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.

more
(Bilgisayar) başka

İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir. - Good health is more valuable than anything else.

Onların başka şarapları yok. - They have no more wine.

more
(Bilgisayar) en çok
more
(Bilgisayar) tümü
more
(Bilgisayar) ayrıntılar
more arrows
(Bilgisayar) daha fazla ok
more by token
munzam delil olarak
more choices
(Bilgisayar) daha fazla seçenek
more choices
(Bilgisayar) diğer seçenekler
more clearly
daha açık bir ifadeyle
more color
(Bilgisayar) daha fazla renk
more colorful
daha renkli
more colors
(Bilgisayar) daha fazla renk
more colors
(Bilgisayar) diğer renkler
more colors
(Bilgisayar) tüm renkler
more contrast
(Bilgisayar) daha fazla karşıtlık
more current
daha güncel
more deeply
daha derin bir biçimde
more deeply
daha derin
more detail
(Bilgisayar) çok ayrıntı
more discount
(Ticaret) daha fazla indirim
more dots
(Bilgisayar) diğer noktalar
more effects
(Bilgisayar) diğer efektler
more files
(Bilgisayar) diğer dosyalar
more files
(Bilgisayar) tüm dosyalar
more frequent
daha sık
more general
daha genel
more groups
(Bilgisayar) tüm gruplar
more help
(Bilgisayar) daha fazla yardım
more info
(Bilgisayar) diğer bilgiler
more info
(Bilgisayar) ek bilgi
more info
(Bilgisayar) daha bilgi

Ben sadece biraz daha bilgi istiyorum. - I just want a little more information.

Bana e-posta ile biraz daha bilgi gönderir misin? - Could you send me more information by email?

more info
(Bilgisayar) daha çok bilgi

Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var. - I think we need more information.

more items
(Bilgisayar) ek öğeler
more items
(Bilgisayar) diğer öğeler
more jobs
(Bilgisayar) diğer işler
more lines
(Bilgisayar) daha fazla çizgi
more links
(Bilgisayar) daha fazla bağlantı
more media
(Bilgisayar) daha çok ortam
more modern
daha modern
more names
(Bilgisayar) daha fazla ad
more options
(Bilgisayar) diğer seçenekler
more or less
oldukça
more or less
yaklaşık

O yaklaşık olarak benim yaşımda. - She's more or less my age.

more or less
takriben
more or less
az ya da çok

Bu az ya da çok şu anda söyleyebileceğim şey. - That's more or less all I can say at the moment.

Az ya da çok sorunlarını anlıyor. - He understands more or less his problems.

more pages
(Bilgisayar) diğer sayfalar
more powerful
(Bilgisayar) daha güçlü
more quality
daha kaliteli
more results
(Bilgisayar) diğer sonuçlar
more royalist than the king
kraldan çok kralcı olmak
more sheets
(Bilgisayar) tüm sayfalar
more space
(Bilgisayar) çok alan
more speed
(Bilgisayar) çok hız
more speed
(Bilgisayar) daha çok hız
more subwebs
(Bilgisayar) diğer alt webler
more text
(Bilgisayar) tüm metin
more text
(Bilgisayar) ek metin
more than half of
yarısından çoğu
more than once
bir çok kez
more time
(Bilgisayar) kez daha

Onu bir kez daha okuyun, lütfen. - Read it one more time, please.

Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum. - If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.

more times
(Bilgisayar) daha fazla kez
more times
(Bilgisayar) kez daha
more tips
(Bilgisayar) ek ipucu
more toolbars
(Bilgisayar) tüm araç çubukları
more toolbars
(Bilgisayar) diğer araç çubukları
more windows
(Bilgisayar) tüm pencereler
more windows
(Bilgisayar) daha çok pencere
more wizards
(Bilgisayar) diğer sihirbazlar
more
daha çok

Kahveyi çaydan daha çok seviyorum. - I like coffee much more than tea.

Seni ondan daha çok seviyorum. - I love you more than her.

more and more
gittikçe

Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir. - More and more couples go on honeymoon trips abroad.

Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir. - The social problems of the day tend to be more and more complicated.

more feasible
daha uygun
more of a
daha çok

Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır. - Tom is more of a singer than a guitarist.

more of an
daha ziyade
more often
çoğunlukla

Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar. - More often than not, people believe what you tell them.

more often than not
genellikle
more often than not
çoğu zaman
more or less
ortalama
more than enough
ihtiyaçtan fazla
more than meets the eye
göründüğünden fazla
more than one
birçok defa
more's the pity
ne yazık ki
More haste less speed
(Atasözü) Acele işe şeytan karışır
More haste more waste
(Atasözü) Acele işe şeytan karışır
more about
hakkında daha fazla
more acutely
daha keskin
more alien
Daha fazla yabancı
more angry
daha kızgın
more annoying
daha fazla rahatsız edici
more attractive
daha cazip
more bulky
Daha hacimli
more cleft
daha fazla yarık
more common
daha yaygın
more confident
Daha güvenli
more curly
Daha fazla kıvırcık
more decent
daha iyi
more desert
Daha fazla çöl
more difficult
daha zor
more exciting
daha heyecanlı
more expensive
daha pahalı
more expressionless
Daha ifadesiz
more famous
daha ünlü
more favourable
daha elverişli
more fearless
daha korkusuz
more foreign
daha fazla yabancı
more formal
daha resmi
more haste
Daha fazla acele
more intelligent
daha akıllı
more intense
daha yoğun
more interesting
daha ilginç
more legible
daha okunaklı
more less
çok daha az
more mature
daha olgun
more more
daha fazla
more morose
daha suratsız
more oily
daha yağlı
more or less
hemen hemen
more or less circular
az veya çok yuvarlak
more particular
daha belirli
more plausible
daha makul
more quiet
daha sessiz
more rare
Daha nadir
more realistic
daha gerçekçi
more recent
daha yeni
more respectful
daha saygılı
more secure
daha güvenlim
more severe
daha şiddetli
more silent
daha sessiz
more than anything
her şeyden çok
more than enough
Gereğinden fazla, yeter de artar
more than ever
Daima,sonsuza değin

My love will last more than ever.

more than ever
Her zamankinden çok
more than meets the eye
(in, to sth) göründüğü gibi değil
more than meets the eye
İncelenen bir eşya (durum) 'un gözle görülenden daha karmaşık (fazlasının) olduğunu belirtmek için kullanılır
more than one can shake a stick at
sürüsüne bereket
more tropical
Daha fazla tropikal
more uniform
daha düzgün
more venerable
Daha saygıdeğer
more versatile
fazla özellikli
more vulnerable
daha korumasız
more wet
daha ıslak
more than
-den daha fazla
more than
(Bilgisayar) iletinin yaşı
more than
(Bilgisayar) büyüktür
more than
den çoğu
the more the more
ne kadar o kadar
as more and more
gitgide artan

information is also found wanting, as more and more companies demand knowledge.

more than
-den çoğu
the more more
daha fazla
the more the more
aşırı
English - English
more than
More
The Volta-Congo language of the Mossi people, mainly spoken in part of Burkina Faso
More
A surname
more
An increased amount or quantity

When it comes to parties, the more, the merrier.

more
a root
more
a carrot; a parsnip
more
Comparative form of many: more many, in greater number. (for a discrete quantity)

There are more ways to do this than I can count.

more
Comparative form of much: more much, in greater quantity, amount, or proportion. (for a continuous quantity)

There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.

more after the jump
Used to introduce an inline advertisement in a webpage etc
more and more
Increasingly more; a growing number of; a growing quantity of

There are more and more people who keep pets these days.

more and more
In a manner that progressively increases

To show their deadly rage.

more and more
Progressively more

What was expressed by the whole of the count's plump figure, in Marya Dmitrievna found expression only in her more and more beaming face and quivering nose.

more and more
Indicates that the statement is becoming progressively more true

More and more it is not the soul and Nature, but the eye and print, whose resultant is thought.

more cry than wool
Asserted but not grounded in reality

In rebuttal, the petitioner offers more cry than wool. He points first to the vague threats that his family and friends relayed to him during his 1990 return to El Salvador, and speculates that members of the FMLN still sought to harm him at that time. This is unabashed surmise. Aguilar-Solis v. INS, case no. 98-1484 (1st Cir. 1998).

more equal
Ostensibly equal, but in reality more privileged

He clearly believes some states are more equal than others.

more haste, less speed
When we are in a hurry, we often end up completing our task slower
more like
Used to challenge another's use of a term, replacing it with something the speaker or writer considers more pertinent

Nothing to do with his physical prowess. Bullshit and crap more like — very funny though.

more like it
Better, more desirable
more often than not
usually; more than half the time; more likely to happen than not to happen

More often than not, tomato seeds will sprout even if they are a couple of years old.

more or less
approximately

The sporophyte foot is also characteristic: it is very broad and more or less lenticular or disciform, as broad or broader than the calyptra stalk , and is sessile on the calyptra base.

more or less
almost

I've more or less guaranteed myself a top mark in my final exams.

more than one can poke a stick at
occurring in abundance; of a large quantity; many

Check out this shop! They have more kinds of carpet than you can poke a stick at!.

more than one can shake a stick at
occurring in abundance; of a large quantity; many

Any English High Street has more Indian Restaurants than you can shake a stick at.

more than you can shake a stick at
Alternative form of more than one can shake a stick at
more-or-less
Alternative spelling of more or less
more
A greater quantity, amount, or number; that which exceeds or surpasses in any way what it is compared with
more
In addition; further; besides; again
more
Greater in number; exceeding in numbers; with the plural
more
{a} greater in degree, number or quantity
more
{n} a greater number or quantity
more
To make more; to increase
more haste less speed
(Atasözü) The faster you try to do something, the more likely you are to make mistakes that make you take longer than it would had you planned it.p
more often than not
Most of the time

More often than not, a student will come up with the right answer.

more and more
increasingly, to a larger and larger degree
more and more
advancing in amount or intensity; "she became increasingly depressed"
the more things change, the more they stay the same
A proverb making the observation that turbulent changes do not affect reality on a deeper level other than to cement the status quo