Belki de bir anlaşma yapabiliriz.
- Maybe we can make a deal.
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
Yarın belki yağmur yağacak.
- It will rain perhaps tomorrow.
Açlık insan güdülerinin belkide en güçlüsüdür.
- Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
Belki bana yardımcı olabilirsin.
- Maybe you can help me.
Belki bir ressam olabilirim.
- Maybe I should become a painter.
Muhtemelen sadece bir tesadüftür.
- Perhaps it's just a coincidence.
Ona kim söyledi? Sen değil, muhtemelen?
- Who told him? Not you, perhaps?
Bir ihtimal bunu benim için çevirir misin?
- Could you perhaps translate that for me?