Bütün sabah bu problem hakkında düşündün .Bir mola ver; öğle yemeğine git.
- Du hast den ganzen Morgen über dieses Problem nachgedacht. Mach' eine Pause, geh' Mittagessen.
Sizi öğle yemeğine davet edebilir miyim?
- Darf ich Sie zum Mittagessen einladen?
Öğle yemeğini bahçede yiyoruz.
- We are having lunch in the garden.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Bugün öğle yemeği yemedim.
- I didn't have lunch today.
Açıkçası, Mary'nin benimle öğle yemeği yemesini istemeye güvenim yoktu.
- Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.
Öğle yemeği yemek için göle gideceğiz.
- We'll go to the lake to have lunch.
Birlikte öğle yemeği yemek ister misin?
- Would you like to have lunch together?
Onlar öğle yemekleri için sabırsızlar.
- They are impatient for their lunch.
Sıcak öğle yemekleri alabiliriz.
- We can buy hot lunches.
Biz erken bir öğle yemeği yedik.
- We had an early lunch.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.
- Tom didn't feel like eating lunch.
Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
- Tom didn't have time to eat lunch.
I'm going to miss our lunches together.
- Ich werde unsere gemeinsamen Mittagessen vermissen.
There were some men eating their lunches under the trees in front of the library.
- Einige Männer nahmen unter den Bäumen vor der Bibliothek ihr Mittagessen zu sich.
We stopped along the way to have lunch.
- Wir legten unterwegs eine Rast zum Mittagessen ein.
We have lunch at about noon.
- Wir essen gegen Mittag Mittagessen.